26 Aralık 2009
yarı hacı olduk bugün..
24 Aralık 2009
koyver gitsin!
az önce okuduğum bir araştırmaya göre gözyaşı dökenler daha çabuk iyileşiyorlarmış.gözyaşının zararlı bakterileri ve virüsleri öldürdüğü de uzun zamandır bilinmekteymiş.gerçekten insan sıkıntılı olduğu ya da gerildiği durumlarda ister istemez koyverip gidiyor.iniyor yaşlar insanın çaresiz gözlerinden.belli ki bir savunma mekanizması.ne kadar ağlayan insanlar toplumun büyük kısmı tarafından acizlikle tanımlansalar da ben ağlayabilmenin büyük bir erdem olduğuna inanıyorum.biz bayanlar bu konuda daha bir ileriyiz zannımca.yapılan 1 aylık bir araştırmaya göre kadınlar erkeklerden 4 kat fazla gözyaşı döküyorlarmış.erkeklerin ağlamamak üzere programlanmaları da dertlerini üzüntülerini içlerine atmalarına yol açıyor.ağlamayı bastırmak bireyde çok çok daha büyük bir moral bozukluğuna yol açıyormuş.yani durumun vahimliğini ikiye katlıyor.halbuki ağladıktan sonra bireyde görülen rahatlama gözyaşının iyi geldiğinin bir kanıtı.duygusal sebeplerle dökülen gözyaşının(bir de tabi yabancı cisimlerin göze temasıyla oluşan gözyaşı var)%24 oranında protein içerdiği saptanmış.ayrıca ağlamayanların mide ve bağırsak hastalıklarına daha çok yakalandıkları da araştırmanın sonuçları.bu araştırmadan sonra napıyorruuzzz;koyveriyoruz!yanımızda yaslanacağımız bir dost omzu olsa da yalnız olsak da belki çoook uzaklarda hiç önemli değil.hiçbir zaman duyguları bastırmıyoruz.umarım çok çok güzel günlerde sadece muhteşem olaylara mutluluk gözyaşları dökebilelim...14 Aralık 2009
fondoten budur!
yaklaşık 2-2.5 sene önce antalya boyner mağalarını gezerken(burda olanlar bilirler girişte hemen sağda)bourjois standını görmüştüm.o zamanlar iyi bir fondoten arayışında olan ben satıcının da etkisiyle doğru bir seçim üzerinde olduğumu anlamıştım.bir kere kokusu muhteşemdi,bu kadar hoş kokulu bir fondoten görmemiştim.fiyatından ötürü(o zamanlar 44 ytl idi yalan olmasın ama öle hatırlıyorum)alamamıştım.gel zaman git zaman bu gerçekleşmeyen alışverişten az biraz süre sonra ben eşimin işi dolayısıyla kazakistana gittim.orada mağazaların birinde yeniden karşılaştık bourjoisle.hemmm de 18 ytl fiyatı ile.gidenler bilirler yurt dışında kozmetikler inanılmaz ucuz.en azından kazakistan için bu böyleydi.ve ben aklımda kalan bu şekere sonunda sahip oldum.gerçekten cilde inanılmaz uyum sağlıyor ve sürülünce hiçbir yapaylık hissettirmiyor.görüntüsü,kokusu,kapatıcılığı başlı başına harika bir fondoten.en azından benim için bu böyle.sizin de kullandığınız ve memnun olduğunuz bir fondoten markası varsa lütfen görüşlerinizi bekliyorum.öptüm!10 Aralık 2009
çakraymış! o da ne???
bir enerji muhabbetidir gidiyor.sevgili annem ben lise çağlarındayken enerji,meditasyon vb.eğitimleri takip etmeye çalışıyordu.bir yandan da harıl harıl kişisel gelişim kitapları okuyordu.o zamanlar hayal aleminde yaşayan bana acayip sıkıcı gelen bu konular yaş ilerledikçe,zaman geçtikçe,hayat aktıkça,şartlar zorlaştıkça vb.ilgimi çekmeye başladı.gece yayınlanan sohbet porgramlarını takip ettiğimi önceki postumda yazmıştım.enerji konusuna da "hülya avşar soruyor"adlı programda takıldım.bioenerji,bitki,taşlar vb.uzmanı ahmet maranki konuğuydu hülya avşarın.enerji konusunu işlerken çakralardan bahsetmeye başladı.vücudumuzda 36.000 enerji noktası ve 7 tane de çakra bulunmaktaymış.getirdikleri son teknoloji sayesinde kamplarına gelen kişilerin vücutlarını taradıktan sonra bu enerji noktalarını bulup rahatlıkla kapalı olan çakraları açabildiklerini anlattı.şöyle bir düşününce inanılmaz gerçekten.biz,yani bu bedenin allahtan sonraki sahibi,biz bilemezken vücudumuzu bir makine nasıl olacaktı da bu noktaları tek tek bulup çıkarıp bir de kapalı kapıları açabiliyordu??gerçekten başarılı.keşke istanbulda olsak da imkanlarımız dahilinde bu programlara katılabilsek,keşke!bizim için bu kadar önemli olan çakra meselesi gerçekten bilinmesi ve üstünde çalışılması gereken bir konu gerçekten.örneğin kök çakra denilen noktanın kapalı olması durumunda cinsel hayatın zayıflaması hatta bitmesi,doğum yapamamak gibi olması gerçekten çok çok ilginç geldi bana.çakraların kapanmaması için yapılması öncelikli olan konu ise tabiki olumsuz düşünmemek.beynimizi kalbimizi olumsuz düşüncelerle doldurmamak.yazarken ya da okurken kolaylıkla belirtilen bu konu kolay değil ama inanıyorum başarılmayacak kadar da değil.zihinsel çatışmalar,kötü düşünceler,stres,psikolojik baskı,affetmeyi bilmemek çakralarımızın kolaylıkla kapanmasına yol açıyormuş.olumlu düşünce,sükunet içinde bir yaşam,bol su içmek,sağlıklı beslenmek bizim başlıca yapmamız gerekenler.stres en büyük düşmanımız biliyoruz ki.stresli geçen bir günün ardından bir leğene su koyup içine 5 çorba kaşığı tuz ve 1 çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip ayaklarımızı bu suyun içinde dinlendirmemizi stresten arınmak için çok iyi bir yol olduğunu öneriyor uzmanlar.umarım biz de en kısa sürede kapalı olan noktalarımızı açalım inşallah,sevgiylen ve huzurlan kalın emi!! :))8 Aralık 2009
adaçayının tılsımı
dün gece yine hafta içi her gece olduğu gibi "saba tümerle bu gece" programına takıldım.saba tümer insana ekrandan pozitif enerji göndermekle kalmıyor,attığı kahkahalarla insanı güldürmeyi de başarıyor.programda değinilen konular,davet edilen konuklar genelde her zaman popülariteyi yakalıyor.gece 23.00-01.00 yayınlanan programın dün geceki son konuğu ünlü astrolog nuray sayarı idi.sabah programlarından da tanıdığımız nuray sayarı enerji ile ilgili konulara değindi.evinde pozitij enerjiyi toplamak ve negatif enerjiyi dağıtmak için sürekli olarak adaçayı tütsülediğinden bahsetti.ben de oradan bunu duyunca nette biraz araştırdım.gerçekten de yaygın olan bir inanışı bugüne kadar hiç duymadığımı fark ettim :)yazıyı bitirdikten sonra tarife göre çok fazla olmamak şartıyla(çünkü adaçayı yanarken evinizi duman altında bırakabilirmiş)adaçayını yanmaz bir kapta tutuşturmak suretiyle çıkardığı dumanı evin içine yaymayı denicem.bu işlemi yaparken de pozitif pozitif cümleler söylerseniz iyi gelirmiş.haberiniz ola.hayırlısı olsun bakalım.hadee öptüm...25 Kasım 2009
gel vatandaş gel film tanıtçam!

itiraf ediyim seçim bana kalsa girmezdim.ama eşimin tercihlerine güvenirim ve genelde de yanıltmaz beni.harika buldum diyemicem.şafak sezeri sevenerden değilim açıkçası.şafak sezer vb ekürisi pek ekranlarda görmek isteyeceğim tipler değildir.küfürle komedi yapılması bana göre değil pek.seansta birçok küçük yaşta çocuğun bulunması da dikkat çekiciydi.anne baba olarak tahmini küfür içerikli bir filme çocuk getirilmesini pek uygun bulmadık açıkçası.şafak sezer,aydemir akbaş,ali sürmeli,hakan ural ve hepsinden ziyade oyunculuğuna dikkat çekmek istediğim ali çatalbaş başrolleri paylaşmışlar.süper olmasa da fena değil denecek filmlerdendi.
23 Kasım 2009
arzuladığınız tüm değişiklerin kolaylıkla olması dileklerimle...(o sitede öyle demişler:)
"aşk" ı okuyanlar bilirler ki mevlana-semazen-ilahi üçlüsünden sonra insanda ney dinleme isteği oluşuyor.hadi herkesi genellemeyeyim benim oldu.neyin,yan flütün hatta türk sanat müziğinin rahatlatıcı bir etkisi olduğuna inanırım.sözsüz olmaları insanda rahatlama hissini kuvvetlendiriyor.klasik müzik ise türk müzikleri kadar etkili değil benim açımdan.ne olursa olsun kan çekiyor herhalde :)neyse..işte geçen gün böyle ney dinleme isteği gelmişkene açtım googlemı,yazdım ney müziği tıkladım ara diye..karşıma çıkan adreslerden ismi hemen dikkat çeken siteye daldım çok da bir şey beklemeden açıkçası.sitenin adı www.hayatimdegisti.com adından biraz ürktüm açıkçası fazla iddialı geldi...ama siteyi inceledikçe ne kadar değer olduğunu anladım.öncelikle ney müziklerinin de olduğu zengin bir telkin arşivi var.ego güçlendirici,kanser tedavisi,sosyal fobiler,zayıflama,...vb konularda telkin müzikleri var.her başlığın altında o başlığa yardımcı ney sesi,klasik müzik,su sesi,doğa sesi,sanat müziği vb.alt dallarda müzikler sunuluyor bizlere.siteyi incelemeye çalışıyorum.çalışıyorum diyorum çünkü gerçekten çok çok zengin.yok yok..şifalı otlardan,hamilelikte faydalı olan bitkilere,meditasyon kayıtlarına kadar her şey mevcut.ben faydalanıyorum siz de en kısa sürede bir göz atın derim ya da siz bilirsiniz keyfiniz bilir.bu arada yansımalar/bab-ı esrarı dinlemenizi tavsiye ederim.selam olsun...20 Kasım 2009
facebooksuz yapamaz olduk...

19 Kasım 2009
fotoğraf benimdi koçum benim :) (koskocama sevgilerimle)
4 Kasım 2009
kendime yeni bir beden lazım :)

27 Ekim 2009
çaldım ama hayırlı bir iş için :)

19 Ekim 2009
çok fenayım...

17 Ekim 2009
portakaldan resimler...





12 Ekim 2009
portakalı soydum,baş ucuma koydum...

mobil gibiyim...

13 Eylül 2009
ah şu sivilceler...
12 Eylül 2009
başka söze gerek yok...
15 Ağustos 2009
özlemişim beaa...
aman aman ne çok olmuş yazmayalı.evdeki bilgisayarın internet problemi yüzünden uzak kaldım bloglardan.aslında işlerin yoğunluğu da vardı aslında.geçen hafta itibariyle son görümcemi de evermiş bulunuyoruz.vatana millete hayırlı olsun.bu evdeki dostum,arkadaşım,sırdaşımı kaybettim ama olsun.o mutlu olsun yeter.işte böyle kına gecesi,kuaför,gelinlik,düğün derken resmen bir maratondan çıktık sanki.yeni evli çiftimiz balayına gittiğinde biz de resmen eve serildik,çok yorgunluk olmuş gerçekten ister istemez.düğünler hep böyle,karmaşa,paldır küldür,bir acele...ne gelin damat,ne de aileleri bir şey anlamıyor.şöyle rahat rahat bir düğün yapılamıyor ülkemizde.şimdilerde etamine merak saldım.şimdi bu satırlarımı okuyanlar "oooo sen de amma geç kalmışsın" diyebilirler.haklısınız,bloglarda etamin furyası başlayıp biteli çok oldu.ama napalım ben modayı biraz geriden takip ediyorum.eskilerde olsa kimbilir nereden model bulurduk,ama şimdi internette muhteşem modeller var.ben de onları tek tek indirip aralarından seçip başladım bir tanesine.şimdilik kolay olsun diye havlu kenarı yapıyorum.biraz ilerleyince fotoğrafını çekerim.sizin de ilginç modelleriniz varsa iletirsiniz sevinirim.bir de boğazımla uğraşıyorum.iki gündür yutkunurken acıyor.ballı zencefil yutuyorum.o çok iyi geliyor.kimileri kaynar suya;bal,zencefil,limon suyuyla bir karışım hazırlıyorlarmış.ondan da çok bahsetmişler.o da aklınızda olsun.neyse şekerler uzun sürenin üstüne merhaba demek istedim.artık daha sık yazıcam sööööööözzzzz...:)
11 Temmuz 2009
şehzadeler şehrindeydik...
2 Temmuz 2009
sabır..ne zor şeymişsin sen öyle!
yorgunluk.hissettiğim tek duygu bu son günlerde.aylar süren bir çalışma maratonundan sonra dinlenmek istiyorum.ama yaşanılanlarla ilgili en çok da beynim yoruldu.vücut yorgunluğu bir yere kadar.uyuyup dinlenince geçip gidiyor.ama kafa yorgunluğu öle değil.yoga öğrenmek istiyorum.sevgili moonish yoga yaptığından ve çok mutlu olduğundan bahsetmiş postlarında.ben de öğrenmek istiyorum.şu kafamın yorgunluğundan,ağırlığından kurtulmak istiyorum.ne şekilde olursa olsun.mutlaka dinlenmek istiyorum.her birimiz geçiyoruz hem maddi hem de manevi sınavlardan.sabrımız ölçülüyor belki bu şekilde buna inanıyorum.ama son günlerde zaman zaman sabrımın kalmadığını hisseder oldum.artık her şey güzel olsun lütfen...
30 Haziran 2009
maalesef...
her şey yolunda diyemicem sevgili blog okuru.son yazı kpss ile ilgiliydi biliyorsun.ama gel gör ki ne emekler ne derslerle geçen 4-5 aylık dönem resmen ellerimden kayıp gitti.sınava girenler bilirler.gayet zordu.öncesinde resmen bitirmediğim soru bankası kalmadı.ama kelimenin tam anlamıyla ters köşe yaptılar.1 boş veya 1 yanlışla bitirdiğim bütün o vatandaşlık denemelerinden sonra sınavda gördüğüm o sorular benim şoka girmeme neden oldu.zaten saniyelerle yarıştığımız sabah oturumu resmen son dakikaya kadar çabalamayla geçti.elimden geleni yaptım evet.ama daha iyisini yapabilirdim diye düşünüyorum.sınavın zor oluşu ve o an çevrendeki herkesin soruları şakır şakır çözüyor izlenimi uyandırıyor insanda.işte o panik haliyle bedene yansıyor ve işte beklenen son:sınavın sabah oturumu gayet kötüydü.11.30 dan 14.30 a kadar sabahki oturumun şokundan kurtarmaya çalıştım kendimi.bir iki toparlandım ve öle girdim 2.oturuma.bu ise biraz daha normaldi sanki ya da bana öle geldi sabahki şoktan sonra.işte böyle sevgili blog okuru.sınavım iyi geçti cümlelerini hayal ederken ben neler yazdım sana dimi?ama olsun her şeyin hayırlısı olsun.sonuçlar açıklansın bakalım.neler olmuş neler olmamış.bekleyip görücez.o yüzden pek tadım tuzum yok.kusura bakma...
26 Haziran 2009
SON DÜZLÜK

sınav günü geldi çattı sonunda.herkes aylardır çalışıyor.yarın sabah ve öğle itibariyle herkes emeğinin karşılığını alacak.içimde bir boşluk...hala bir iki sayfa karıştırıyorum elimde değil.aylardır kitaplarla bir aradayız.ayrılık zor olucak :) hepsi birbirine mi karıştı nedir!ama yok..uzmanlar bile bu duygunun normal olduğunu,sınav zamanı insan beyninden bir kapak açılıp bilgilerin sınav kağıdına aktığını söylemişler.umarım benimkinde bir tıkanıklık olmaz :) lavabo aç falan mı götürsem :P bütün hazırlıklar tamam gibi.yine bir gözden geçirelim:
- dersle ilgili elimden geleni yaptım.
- ee dua organizasyonu da tamam.dua okuyacak kişiler de tamam.
- duanın yanında enerji gönderen grup da tamam :)
- okunmuş şeker tamam :)
- okunmuş su birazdan gelecek kayınvalidem hatime gitti :) listemdeki her şey tamam olsa da en önemlisi siz..görmediğim ama derdimi,üzüntümü,sevincimi paylaştığım siz bloggerlar.doğum günümde nerelerden bana hediyeler ulaştırdınız.çok mutlu ettiniz beni.yarın da unutmayın beni emi?çok öpüyorum sizleri.inşallah bir dahaki postu sınavım iyi geçti diye yazarım.inanıyorum...
22 Haziran 2009
maskelerin değişimi...
17 Haziran 2009
fırıtına sonrası yorgunluk...
sınava az bir kala...her şey şöyle bir oynadı yerinden.çok kızdık,çok bağırdık,çok kırdık birbirimizi.neden??cevabı bile yok aslında.karşılıklı sabrımızı denedik resmen.çok gerekliymiş gibi.ne güneşli günlerdi oysaki geçen haftalar.bir reklam vardı ne reklamıydı hatırlamıyorum,ama şöyle bir sloganı vardı:evdeki huzur zenginlik budur! diye.bizim bu ara pek bir kaçtı ama düzeliceğini umuyoruz.bunun için elimizden geleni yapıcaz.kesin olmalı ama.bu sefer günü kurtarmak için olmamalı.problemi yakalayıp onu yok etmeli.en azından böyle büyük ir karar verdik.her şey daha sakin daha ılımlı daha pozitif olacak...
8 Haziran 2009
KAPESESE :)
4 Haziran 2009
türkiyenin en kuzey noktası...
30 Mayıs 2009
BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM!!!
23 Mayıs 2009
yeşiiil,yeşiiil...
burdayım yahu aşkolsunuzzzz gittim mi zannettiniz??aslında her gün geliyorum sayfama.ama inanın bugünlerde yazasım gelmiyor.sınava az kala aklımdaki tek şey dersler sanırım.insanların ağzından çıkan her cümleyi bir dersle bağdaştırıyor ve hemen konuyu tekrar ediyorum.iyiyim ama huzurluyum çok şükür.derslerime bir o bölgede bir bu bölgede çalışıyorum.en çok da coğrafya dersi açısından iyi oluyor farklı bölgeden biriyle evli olmak :))hem akdenizi hem de karadenizi biliyorum artık.buraları sorarsanız her yer yeşile boyanmış sanki.bu fotoyu da kanıt olsun diye koydum.sonra arkamdan "vay efendim karadeniz de yeşil mi olurmuş!" demeyin diye :)))her bir taşın altından bile yeşil fışkırmış gibi.insana huzur veriyor yeşillikler.buralardayım yani takipteyim sizleri de her gün okumaya çalışıyorum.hepinizi içtenlikle öper,esenlikler dilerim şekerler..:)(not:foto sevgili eşime ait,sölemezsem telif isticekmiş.üstümde kalmasın hakkı :)24 Nisan 2009
AŞK olsun!
bu yazıya nette gördüğüm bir videodan bahsetmek için başladım.video, evlilik yüzüğü denilen alyansın neden 4.parmağa takıldığını anlatıyor.ben daha önce kalbe direk giden damarın yüzük parmağından geçtiğini duymuştum.bu konuda çeşitli söylemler var.benim izlediğim videoda ise eldeki bütün parmakların temsil ettiği kişiler var.baş parmağımız anne-babamızı,işaret parmağı kardeşlerimizi,orta parmak kendimizi,yüzük parmağı eşimizi,serçe parmağı da çocuklarımızı temsil ediyor.iki elimizi karşılıklı olarak tutup aynı parmakları birbirine değdiriyoruz.orta parmak kendimizi temsil ettiğinden onu içeri doğru kıvırıyoruz(resimde görüldüğü gibi) baş parmaklar,işaret parmakları ve serçe parmaklar birbirinden ayrılırken yüzük parmaklarını birbirinden ayıramıyoruz.yaşamda da öyle değil mi?anne-babalarımıza bakarsak genelinin kendi anne-babaları artık yaşamıyor.her kardeş bir şekilde kendi hayatını çizdiği için onlar arasında da belli bir mesafe oluyor.çocuklar desen okul-iş derken her biri başka yere savruluyor.ama yıllar geçtikçe herkes kendi eşiyle kalıyor.zaman içinde herkes bir şekilde yaşamın içinde geliyor ve gidiyor.ama bizimle hiçbir kan bağı olmayan genelde bambaşka memleketten bir adamı ya da kadını ömrünüzün odak noktası haline getiriyorsunuz.bizler hala genç yaşlarımızdayız.önümüzde Allah nasip ederse bir ömür var.hala evliliğin inceliklerini anlamaya çalışıyoruz.her birimiz farklı zorluklarla boğuşuyoruz.herkesin derdi gerçekten kendine özel.ben kendimi sorguladığımda ise biliyorum ki hatalar yapıyorum.hatasız olmuyor ki.bazen hatalar üst üste geliyor.yanlışlar,doğrular,olması gerekenler,bir türlü olamayanlar her birimizde iç içe.insan bazen daha iyisi olsun daha doğru bir hareket yapayım derken belki de mükemmeliyeti ararken hata üstüne hata yapabiliyor.amaç hatalardan ders çıkarabilmek."evet hata yaptım!"diyebilmek.çoğu insan hatasının farkında bile değilken önemli olan hint atasözünde de dendiği gibi "Başkasından üstün olmamız önemli değil önemli olan dünkü halimizden üstün olmamızdır".her birimizin kimyası,duyguları,bildikleri,önemleri,önemsizlikleri apayrı.amaç zaman için "bir" olabilmek.ben-sen değil de bizi oluşturabilmek.insan sevincini,sıkıntısını paylaşmadıktan sonra bir önemi kalıyor mu hayatın,yaşadıklarımızın?ben burdan hayat arkadaşıma,yaşamımı birleştirdiğim adama,dostuma,arkadaşıma,sırdaşıma,canım kocama sesleniyorum:zamanla bazı hatalar olabilir,yanlışlar yapabilir insan.evet sinir oluyorum bazen sana kavga anlarımızda.unutup birden "sen" olduğunu,konuşuyorum ileri-geri,vırvır dırdır yapıyorum başında.ama sen yoksan ne anlamı var ki yaşamın?beraber görmedikçe ne anlamı var güzelliklerin,konuşup tartışmadıkça ne özelliği kalıyor nobel almış bir yazarın kitabının,"bak böle böle oldu"diye sana anlatmadıkça ne heyecanı kalıyor bir olayın,beraber yemedikçe ne tadı kalıyor en güzel yemeğin ne de kokusunun.her şey seninle güzel ve anlamlı.hatalar,yanlışlar,kavgalar,tartışmalar,güzellikler,iyilikler,sevgi,aşk,...hepsi seninle güzel.Her şey seninle yaşandığı kadar güzel ve seninle paylaşabildiğim kadar özel!! SENİ ÇOK SEVİYORUM.ve can babaya bırakıyorum sözü.hoşçakalın...Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda
bizi bu havalar mahvetti şekerim...
bahar geldi,çiçekler açtı,kuşlar cıvıldadı.her şey rengarenk olmaya başladı ama gelin görün ki insanların çoğunun alerjik rahatsızlıkları da başladı.baharın bu güzellikleri getirmesinin yanında bir de bizlere hayatı zindan edebilmesi bir karmaşa.polen nedeniyle hemen hemen hepimizde kaşıntılar,hapşırmalar,yorgunluklar,halsizlikler baş gösterdi.kiminle konuşsam aynı dertten muzdarip.ben de alerjik bünyeye sahip bir insan olaraktan elimde mendil hapşırıyorum.grip ya da nezle olmamama rağmen burun akıntısı mevcut belirtiler arasında.aslında hepimizin bildiği gibi bu bahar aylarında uçuşan ve vücudumuza giren polenlerin etkisiyle yaşadığımız alerjik rahatsızlıklar.konuyla ilgili yaptığım araştırmalara göre polen vücudumuza girdikten sonra;burun, gözler ve hava geçitlerini döşeyen mukoz zarlarının iltihaplanmasına neden olup sürekli hapşırma, burun akıntısı ve tıkanıklığı, kuru öksürük, boğaz, burun ve kulakta şiddetli kaşıntı ya da gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi belirtilerle saman nezlesini başlatıyormuş,ileri vakalarda yorgunluk, iştahsızlık, sinirlilik, baş ağrısı, sinüzit, orta kulak iltihabı veya bronşit veya astım gibi hastalıklara dönüşebiliyormuş.yeri gelmişken belirtmek isterim ki astım krizlerini azaltmada en işe yarayan yöntem,taze acı bibermiş.düzenli bir şekilde taze acı biber yemek astım krizlerini azaltmada önemli bir yere sahipmiş.Bol miktarda taze soğan ve sarımsakla birlikte yenilirse acı biber etkisini daha çabuk göstermiş.birkaç damla acı sos katılmış bir bardak su içmek bile astıma oldukça iyi geliyormuş.ayrıca kahvenin içinde bulunan bir maddenin de astım krizleri üstündeki azaltıcı etkisi kanıtlanmış.özellikle sert filtre kahveler bu konuda oldukça etkiliymiş.Omega 3 yağ asitleri içeren besin maddeleri tüketmek de astım adına yapılacak iyileştirici bir yöntem.bu asitleri en çok içeren maddeler ise bildiğiniz gibi balık ve ceviz.(tabi balığa alerjik olanlar dikkat etmeliler!) ileri vakalarından ziyade zaten hapşırma,kaşıntı derken insanın canı fena halde sıkılıyor.ben kendi adıma bu kaşıntılar için antihistaminik bir ilaç kullanıyorum.o beni bayaa bir rahatlatıyor.yoksa gerçekten insanın hayat enerjisini düşürücek derecelere varabiliyor bu hapşırmalar,kaşıntılar.yaşadığınız şehirle de ilgili olan bu rahatsızlık insanların çalışma hayatlarını da bu aylarda hayli etkilemekte.bazı ülkeler bu konunun öneminin farkında olup hava durumlarının içinde ülkelerindeki şehirlerin polen haritalarını bile veriyorlarmış,süper ya :)ama polen etkisini azaltmak için bazı yöntemler önermişler ben de elden geldiğince onları sizinle paylaşmak isterim:- polenler en fazla sabahları saat 05.00 ile 10.00 arası uçuşuyorlarmış.bu saatlerde açık havaya çıkmayı önermiyor uzmanlar.bu saatler özellikle işe,okula gidilen saatler olunca kendimizi korumak adına özellikle ağızdan nefes almak yerine sadece burnumuzdan nefes almalıyız bence.
- kıyafetlerimiz ve özellikle saçlarımız polen ve tozları çok tutarmış.o yüzden kıyafetleri değiştirip saçları da her akşam yıkamalıyız bu aylar içinde(ama üşütmeyin sakın ha!)
- polen zamanı evinizdeki cam ve kapıları kapatmayı öneriyorlar uzmanlar.
21 Nisan 2009
buralardayım...


- 1 kivi(araştırmalarıma göre kivi içinde bulundurduğu doğal asitler sayesinde cilt uzmanlarınca önemi kanıtlanan bir meyve,adamlar boş konuşmuyorlar bebeeeem :)
- 1 yumurtanın sarısı
- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı(mümkünse başka sıvıyağ çeşidi değil;çünkü cilde en yararlısı has zeytinyağı)
- yüzden akmaması için biraz un(bu da mümkünse yulaf unu,yulaf unu cilde inanılmaz iyi geliyor,proselen cildin formülü gibi :) (gerçi yine de katı olmayacak o yüzden çenenizin altında bir havlu peçete bulundurun)
maske ciltte 20 dakika kalacak.sonra ılık suyla ciltten temizlenecek,tamemen temizlendikten sonra soğuk suyla cilte cilt yıkanıp,kurulanıp son olarak da nemlendirici sürülecek.havlunuzla yüzünüzü silerken aşağı doğru değil yukarı doğru suyu emdirin,nemlendiriciyi yukarı doğru hareketlerle cilde yedirin.zaten zamanla yer çekimine karşı koyulmadığı için en azından hızlandırmayalım.(aşk-ı memnu nun firdevsi nebahat çehre cildini yıkadıktan sonra havlu bile sürmezmiş,öyle ıslak gezermiş,bu da dipnot :)
13 Nisan 2009
Türk kadınıyız güzelim...
kusura bakmayın bu yazıyı kendime yazdım hıh!
bu yazı size değil bana :) neden mi?çünkü eminim hepiniz birazdan söyleyeceklerim konusunda bana kızacaksınız.cıkcık ları şimdiden duyar gibiyim.sorunum şu: su içmiyorum :( bu susayıp içmemek değil daha da büyük bir problem.hiç susamıyorum.su içmeden 2-3 gün geçiriyorum biliyor musunuz :( çay içmekten de hoşlanmayan ben,sıvı olarak sadece gün içinde içtiğim 1-2 Türk kahvesi ve belki yemeklerden aldığım sıvıyla idare ediyorum.dedim ya bu yazıyı size değil kendime hatırlatıcı olarak yazdım biraz.su içmem lazım,su içmem lazım,...:)suyla ilgili yazıları araştırırken baktım ki ben tek insan değilim bu sorundan muzdarip.hatta insanlar var ki "hayatsu" internet sitesinde hatırlatıcı olması amacıyla bir program bile oluşturmuş.su ,içmeyi unutanlara sevimli bir hatırlatıcı tık tık(çileğim yardımın için öpüldün:).Antalyalı biri olaraktan,buraların aşırı sıcak olmasına rağmen susamamamı ve su içmememi ben bile anlamıyorum inanın.yazımda son olarak suyun faydalarını yazayım da size ama en çok da bana ibret olsun şekerler. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz'ın bilgileri ışığında suyun faydaları:- vücuttaki suyun yüzde 2'sinin kaybedilmesinin yorgunluk, halsizlik, hafızanın zayıflaması, matematik zekasında azalma, konsantrasyon güçlüğüne yol açıyormuş eyvahlar :(
- okunan yazıya konsantre olunamıyor ve anlamakta sıkıntı çekiliyorsa su içilmesi faydalı oluyormuş.okuduğunu genelde yüksek düzeyde anlayan ben bir de su içsem neler olacak kimbilir :)su içsem belki de deha olucakmışım tüh :(
- bu bölüm özelliklere siz prenseslere:yeterli miktarda su içmek daha fazla kalori harcanmasını sağlıyormuş.hımm bu beni kalbimden vuran madde :)
- aç karnına içildiğinde vücuttaki zararlı maddelerin atılmasını kolaylaştırır, cildin nemini ve gerginliğini artırarak kırışıklıkları önler, yumuşaklık ve parlaklık verir:)güzellik önemli
- selülitten korur.gerçek mi? :)bunu daha önce niye söylemediniz :)
- sesi güzelleştirirmiş.
- böbreklerin çalışmasını düzene sokar,idrar yollarını kum ve taş oluşumundan korurmuş.
- sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler, balgamın yumuşayıp atılmasına yardımcı olur, ağız kuruluğunu ve ağız kokusunu önlermiş.
- eklem hareketlerini kolaylaştırır,kilo vermeyi sağlarmış.
- emziren annelerin süt miktarını arttırıyormuş.
- kalın barsak, idrar kesesi ve meme kanserinden koruyucuymuş.
- insan sağlığı için çok önemli olan iyot, kalsiyum, sodyum gibi pek çok mineral de suyla alınıyormuş.
son olarak günde alınması gereken su miktarının;vücudun büyüklüğü,yapılan iş ve iklimle alakalı olduğunu ama genel olarak bir insanın günde 2 litre(10 bardak)su içmesi gerektiğini öğrendim.ooo 10 bardak su içmek nerde ben nerde?ama üstte yazılanlara baktığımda iş gerçekten çok ciddi :(o yüzden hemen gidip bir bardak su alıyorum şekerler...su için,su içirin lütfen(özellikle benim gibilere:)
12 Nisan 2009
kelebeklerin azizliği ve hikmeti :)
bir damlacık sudan yaratıldığını fark etmeli....
Anne karnına sığarken,dünyaya neden sığamadığını
ve en sonunda bir metrekarelik yere
nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli...
henüz bebekken dünya benim dercesine
avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken aynı avuçların
her şeyi bırakıp gidiyorum işte dercesine,
apaçık olduğunu fark etmeli...
Ve ona göre yaşamalı....
9 Nisan 2009
uf ya çok lezzetlilerdir eminim...




sizi bilmem ama ben müthiş bir kahve hayranıyım.aromalıları,gelenekseli,karışığı,sadesi derken yelpazem bayaa bir genişliyor.ama ben her türlü kahvenin tadına bakmaya çalışan,kahve içmediğim bir günümün dahi geçmediği birisiyim.kahve denilince aklıma gelen her şey de tabi ki benim için ilgi alanıma direk giriş yapıyor:kahve fincanları,cezveler,kahve makineleri,....yurt dışında yaşamanın zorluklarını düşünürken oraya gitmeden önce aklıma gelen sorulardan biri bile kahveyle ilgiliydi."acaba Türk kahvesi var mıdır oralarda?"benim kahve tutkunu olduğumu bilen sevgili eşim ben bu soruları kendi kendime sorarken benim aklımı okumuş gibi "ben baktım buradaki markete kahve varmış" demişti.siz anlayın yani durumu :) bavula bile son olarak cezveyi koyduğumu da ekleyeyim tabi ki :) aromalı olanlar da ayrıca bir lezzetli.her tür tatla kahveyi birleştirmeleri beni kalbimden vurmalarına sebep oluyor.bir bardak kahveye biraz tuzlu bir fiyat ödemek gerekse bile bu kahve sektöründeki mağazalara asla ve asla laf söyletmem :) sayelerinde gerçekten kahve keyfi yapabiliyoruz.alışamadığım bir tat varsa o da sanırım buzlu kahveler.kahve:sıcaklık gerçeği ben de değişmez ve sarsılmaz bir gerçek bunu denemelerimle de anladım ki kahve sıcak olur kardeşim :) özellikle latte,cappucino gibi köpüklü olanların sunum şekilleri de ilgimi çekmiştir.gerçek hayatta değil ama sanal ortamda bu şekillerin yapılmasına hayran kaldığım resimler oldu.sizlerle de paylaşmak istedim.hımmm,görüntüleri bir enfes tatları kimbilir nasıldır yaw şunlara bakar mısınız,içmeden önce mutlaka fotoğraflamak lazım.herkese afiyet olsun :)
7 Nisan 2009
yardım istiyoruuum :(
6 Nisan 2009
isteyin,mutlaka sizi bulacak!

12 Şubat 2009
olayların üstüne üstüne!

6 Şubat 2009
tuhaf bir hikaye...

adam olacak mısın?
