12 Kasım 2010

paşazadeyle günler geçiyor...

zaman geçiyor.bebeğim büyüyor.haftaya 2 aylık oluyoruz.bu konuşma şekli kendiliğinden dile yerleşiyor sanırım :) "şöyleyiz,böyleyiz,şu kadar kilo olduk" ben yok artık biz var.o yüzden herhalde bu kelime değişiklikleri.kırkı çıkıncaya kadar gerçekten zordu yaşam.fiziksel açıdan dikişlerin varlığı bünyeyi zorluyor.kalkamıyorsun bir süre yataktan.ruhsal olarak ise müthiş bir boşluk duygusu.doğum yaptığım gün sevinçle birlikte garip bir duygu yoğunluğu da hissettim.sevincin yanında mutsuzluk,endişe,kaygı gibi birçok olumsuz duyguyla da baş başa kalıyor lohusa insan. 9 ay karnında taşıdığın,tekmelerini hissettiğin bebeğini senden alıp çıkarıyorlar.doğum olayının bedende oluşturduğu his çok başka.bir kere karnından bir insan yavrusunun çıkışıyla fiziksel anlamda bir boşluk oluşuyor haliyle karnında,torba gibi kalıyorsun :) 40 gün boyunca zaman zaman ağlamak şeklinde açığa çıktı duygularım.bazen bakıp bakıp ağlıyordum,"nasıl büyücek buuuu,çok küçük ya buuuu"diye.ama "40 çıkınca her şey düzelir" dedikleri kadar doğruymuş.hormonlar düzene giriyor,hem vücudun hem de ruhun toparlanıyor.şimdilerde ise işimiz gücümüz 1.emmek,2.gazını çıkarmak,3.altını temizlemek,..şeklinde sürüp gidiyor.hayır bitse içim yanmıcak 3.aşamadan sonra beyefendinin karnı acıkıyor tekrar başa dönüyoruz :) bugünlerde böyleyiz işte...

30 Eylül 2010

azcık doğurdum da geldim..

ve işte karşınızdayım.aslında daha önce yazabilirdim ama bir türlü fırsat olmadı.en son posttan da anlaşıldığı gibi korku,heyecan dolu bir bekleyiş içindeydim.bir gece önce malumunuz bir türlü uyuyamadım.eşim,görümcem,iki annem,iki babamla birlikte saat 8 de hastanedeydik.bir süre sonra beni ameliyata hazırlamak için görevli hemşire geldi.ameliyat öncesi bir sürü sorular sordu.sonra ameliyatta giyilmek üzere elbisemi verdi ve gerekli bir takım sıkıcı! işlemlerden sonra işte gitmek zamanıydı.ailecek hastane koridorlarında fotoğraflar çekilirken ben ise gülümsemekle beraber acayip bir korku içerisindeydim.hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum açıkçası.başıma ne geleceğini bilememek oldukça ürküttü beni.ameliyathane kapısında vedalaştıktan sonra işte içerideydim.özel bir hastanede doğum yaptığım için ameliyathanede yalnız ben vardım hasta olarak.yanımda ise 5-6 kişilik bir grup beni doğuma hazırlamaya başladılar.ve dedikleri gibi gerçekten içerisi buz gibiydi.tabi bunda korkunun payı da büyük.bebeğimin doğum anını görmek istediğimden dolayı spinal anestezi istedim.sırtımdan vurulan incecik bir iğneyle anında parmak uçlarımda ısınmaya başladım.anestezi uzmanımın yaptığı bazı testler sonucu uyuşmaya başladığım kanıtlanmış oldu.ve işte sonunda beklenen adam yani doktorum ahmet bey geldi.onun gelmesiyle rahatlarım sanmıştım ama maalesef heyecanım daha da arttı.bu arada önümdeki perdeden tabiki bana o an neler yapıldığını anlayamıyordum.ben de başımdaki anestezistle konuşmaya başladım.kadının birkaç cümleden sonra "operasyonunuz başladı,farkında mısınız?" demesi beni daha da heyecanlandırdı.sanki kalbim yerinden çıkacaktı.işte çok az kalmıştı oğlumun sesini duymama.göğüs bölgeme uyguladıkları basınçla birlikte karnımda bir boşluk oluştu ve işte o an,o ses :) zaten çıktığı gibi doktorum gösterdi bebeğimi.inanamadım,o an tarif edilemeyecek kadar karışık,güzel,heyecan doluydu.kaşımın,gözümün kara olması sebebiyle esmer bir çocuk beklerken kar gibi bembeyaz bir surat gördüm karşımda.bu an kelimelerle ifade edilecek gibi değildi,şimdi yazarken bile yazacak uygun kelime yok inanın.bebek hemşiremiz oğlumu hemen alıp yüzünü,burnunu temizledi.bir takım ilaçlar yaptı ve tekrar öpmem için yanağıma dayadı.ve sonra kıyafetlerini giydirip dışarıda heyecanla bekleşen bizimkilere götürdü.biz ise içeride kalıp dikiş işlemlerine devam ettik.ettik derken tabiki ben kurbanlık koyun gibi yatıp bekledim :) beni dikerlerken referandum muhabbeti yapmaları da cabasıydı.şimdilik doğum yazıma burada son veriyorum.daha yazacak birçok şey var.ama size tavsiyem hiç kimsenin doğum hikayesini dinlemeyin ve de okumayın.çünkü herkes birbirinden farklı ve herkesin hikayesi başka...yeniden görüşmek üzere...

16 Eylül 2010

doğuma çok az kala :) :( :S


büyük güne az kaldı.son doktor kontrolümüzle birlikte bebişimizi normal yolla değil de sezeryanla doğurmamın daha uygun olacağına karar verdik karşılıklı.bu beni biraz tedirgin etse de diğer yöntemin benim için %50 ihtimal olması açıkçası rahatlattı.bebişin zarar görmemesi en büyük dileğimiz.bütün eksiklerimiz tamalandı gibi.odamızın düzenlenmesi için yarın ustalar gelecek.VEE 20.09.2010 (zorlu geçen bu 2 yılın ödülü misali )pazartesi sabah 07.30 da hastanede olunacak,rutin hazırlıklardan sonra da Allah izin verirse bebişimizi kucağımıza alıcaz.büyük bir tedirginlik,merak,endişe,mutluluk,...söz konusu.cumartesi annemlerin de geleceğini bilmek müthiş huzur ve mutluluk veriyor.önce Allaha sonra da türk doktorlarına emanetim.ama her şey çok güzel olacak inanıyorum ve hepinizin dualarını bekliyorum..sevgiyle...

9 Eylül 2010


herkesin yüreğine neşe dolsun bu bayram gününde,hüzünler kalksın,umutlar yeşersin,çok çok mutluluk aksın yüreğimize,bütün ömrümüze...şeker gibi bayramlar,kaymak tadında anlar diliyorum herkese...

5 Eylül 2010



bu gece kadir gecesi..Yüce rabbim tüm dualarımızı duysun,bilsin,kabul etsin inşallah...ne kadar zor gelse de hayat bazen,yalnız değiliz biliyorum.bunu bilmek,buna inanmak,sığınmak ne büyük mutluluk..Allah yar ve yardımcımız olsun.sevgiyle ve huzurla...

1 Eylül 2010

oldum karmakarışık :)

sırf mükemmelliyetçi bir yapım olduğundan böyle oluyor.aman daha iyi yazayım,aman pek güzel olmadı diye büssürü büssürü yazıyı yazdım da sildim inanır mısınız?la loba nın yorumuna bakınca haklı gerçekten diyorum her aya bir yazıya düşmüşüm olmaz ki ama böyle kaldırmaz blog alemi dimi :) halbuki okuyorum herkesleri haberim var.beni sorarsanız gün sayıyorum max 4 hafta kaldı doğuma o da en gecinden.cuma günü kontrolümüz var bakalım ne diyecek tohtor bey :)bense bu arada biraz gergin biraz huysuz biraz heyecanlı yani karmaşığım.dualar ediyorum,kiaplar okuyorum.kuzucuğumun kıyafetlerini yıkadık,ütüledim tek tek.ay ne mıncık şeyler minik minik ütü de zor anacım ama mis gibi oldular.sahibini beklemedeler :)Allahım sağlıkla mutlulukla huzurla giydirsin inşallah.isteyen herkeslere de nasip etsin...

21 Ağustos 2010

yine günler geçmiş dimi ya.antalyadan döndüm iki gün önce hamilelik iyi gidiyor çok şükür.bizim oğlan büyümekte,anneyi sürekli tekmelemekte :) nasıl bir şey çıkıcak içerden bekliyoruz merakla,sabırla...babamız ise kendisinden ziyade daha doğmadığı halde ondan bahsedilmesinden pek bir muzdarip :) her taşın altından o çıkıyormuş,kıyafetleri,eşyaları :) ama eminim ki harika bir baba olacak hiç kuşkum yok.bize bile vermelere kıyamıcak.pozitif olmaya,pozitif kalmaya çalışıyorum.en son "yaratıcı imgeleme" adlı bir kitaba başladım.benim gibi genelde olumsuzdan düşünmeye başlayanlar için çok etkili.yavaş yavaş,özümseyerek okuyorum.bebeğim doğmadan daha mutlu bir anne olmaya çalışıyorum inşallah.blog dünyasını gezdikçe ne kadar çok hamile bloggerlara rastladım ilginç :) Allah isteyen herkese bu duyguyu yaşatsın inşallah..hayat çok garip,sürprizler,acılar,mutluluklar aslında konuşucak çok şey var.ama her şey bizler için...mutlulukla,huzurla sizleri selamlıyorum..:)

3 Temmuz 2010

özlem gidermek...

ne kadar uzun zamandır yazmamışım ya,ne kadar üzülüyorum aslında.ama bir türlü elim gitmedi galiba.ama sürekli blogları gezdim dolaştım okudum.haberdarım yani sizlerden.beni sorarsanız gittikçe büyüyorum :) 28.haftaya giriyorum rabbimin izniyle.antalyaya geldim annemleri ziyarete.bu arada tabi arkadaşlar,akrabalar,tanıdıklar herkesi herkesleri özlemişim.sürekli dışarılarda olmama rağmen hala eve gelmek istemiyorum.ama buraya geleli birkaç gün olmasına rağmen eşimi çok özledim.bu hamilelik sürecinde sürekli beraberdik.bu hafta doktor kontrolümüz var.onsuz nasıl gidicem bilmiyorum :( neyse özlemek de aşka dair! hepinizi herkesleri özlemişim özlem gideriyorum şu günlerde.kendinize iyi bakın..

8 Haziran 2010

oh be sonunda...

haftalardır süregelen sorun nihayet çözüldü.internet ayarları yüzünden bloğuma giremeyişim hayır girip de yazamayışım sıkıcıydı gerçekten.ama siz bloggerları sürekli takip ettim.yorumlarıyla ben burdayım diyemesem de..ben geçen bu süre zarfında yaşamsal olarak da kütlesel olarak da büyüdüm :) geçirdiğim doğum günüyle birlikte yaş 28 oldu.onun dışında blogta ilk defa bu haberi veriyorum:bugün itibariyle 6 aylık hamileyim.3 haftalık bir bölüm dışında hamileliğim çok şükür yolunda.bugüne bugün erkek annesi adayıyım.kız annelerine duyurulur.moralim yerinde çok şükür.nadiren de olsa zaman zaman duygu yoğunluğu yaşıyorum.gülmekle birlikte aniden ağlayabiliyorum mesela.her şey yolunda gidiyor(gidecek)duygularımdan bir anda sıyrılıp dünya başıma yıkılmış gibi hissedebiliyorum.ama dedim ya nadir ve hamilelik kaynaklı.şimdilik haberler böyle yazacak çokkk şey var aslında ama zamanla dökülürüz :)

20 Şubat 2010

dünya dönüyor dönüyor...

burdayım burdayım.bir yere gittiğim yok.hemen hemen her gün blogları takip etmeye çalışıyorum.son yazdıklarımdan da bilindiği üzere mide bulantılarıyla uğraşıyorum.ama aldığım bir vitamin sayesinde çok çok şükür azaldı.tam geçmese de en azından bir şeyler yiyebiliyorum.karnım aç değil artık.yine de çok yerinde değil tabi.
neyse çok hastalıktan bahsedip üzerimize çekmeyelim dimi.son yazımı okudum da şikayet mektubu gibi olmuş kocişten.ama bu son günlerde elim ayağım oldu resmen.yemedi yedirdi,içmedi içirdi desem yeridir.allah razı olsun kendisinden allah bir ömür boyu mutlu etsin onu tabi benlen birlikte :))
son günlerde aktivite olarak sinemaya gittik.malum film recep ivedik izleyenleri arasında bizler de yerimizi aldık.giriş gününden 5 gün geçmesine rağmen zor yer bulduk.hala tıka basa izleniyor yani.ama beğendik biz.bayaa komediydi.2. yi sevmesem de bu çok keyifliydi.an azından biz keyif almak için oldukça zorladık kendimizi.neyse bölee işte son günlerde durum..

12 Şubat 2010

beyefendi hazırlanamadı

sinemaya gitmek üzere hazırlanmışkene yine ne yapıyorum ??tabikikikiki eşimi bekliyorum şimdi o bu yazıyı okuyupp "daha neler kırk yılda bir bekletiyorum dese deeee inanın bana bu evlilikte bekleyen taraf ben oldum.ne zaman bir yere gidilcek olsa "hadi darçın kalk hazırlan"derrr ve kendisi bilimum işlerine devam eder ben bu arada aman bekletmiyim diyee giyinirim hızlıcana,makyajımı falan hemencecik yaparım.ama sonuç her zamanki gibi aynı.hali hazırda bir dirhem bir çekirdek giyinik makyajı neyin tamam olan ben post yazmaya otrdum sıkıntıdan,kendisi halaaa banyodan çıkacak da giyinecek de saçına bakıcak da felan falan.aahhh dostlar kızların adı çıkacağına canı çıksın demi ayol!

11 Şubat 2010

adam bilmiş yaaa


bu nedir ya???bu mide bulantısı ne zor bişeymiş arkadaşım.geçmiyorrrrr.ne yaptıysam geçmiyorrrr.benim bildiğim mide bulantıları şöle bir nane limondan tırsar yaaa ama yookkk bu yeni moda olanlar hiçbir şeyden anlamıyor.kısaca tadım tuzum yok işte.işler desen haaallaaaaaaaaa bekliyoruz düzelmedi.hay ben bu hayatınnnn diye giricem olmucak.ama yok yeter artar gibi artık.2010 nerde benim için hazırladığın güzellikler.sıkıldım ya hem de çok.amaçsızlıktan,bu aptallıklardan,bu aptalca beklemelerden durdurunnnn dünyayı inecek var harbiden kaçıcam artık!aşk köpeklikmiş harbi ya!adam doğru söylemiş...

27 Ocak 2010

hayat!hayırlı güzellikleri istiyorum senden...




geçen gece eşimle birlikte "secret" filmini izledik.hani şu herkesin elinde bir ara dolanıp durdu.okuması beni pek sarmasa da filmi gerçekten çok çok etkiliydi.insanların deneyimlerini anlatması,çekim yasasını hayatlarında kullanmaları ve bu sayede mucizelere ulaşmalarını onu ediyordu film.evet,bütün yasalar aslında aynı şeyi sözlüyor.çekim yasası kitapları da kuantum fiziği de islam dinimiz de hepsi hepsi aynı şeyden bahsediyor.POZİTİF OLMAK! "Allahın rahmetinden ümit kesmek en büyük günahlardan biridir"der hadislerden biri.hayat!acısıyla tatlısıyla işte karşımızda.önemli olan her şeyin insanlar için olduğunu unumamak.insan sıkıntılı anlarından ziyade feraha kavuştuğunda anlasa da bunu gerçekten böyle yaşamak lazım aslında.bir tenis şampiyonu hatırlıyorum.bütün turnuvaları kazanıp dünya şampiyonluğunu elde etmişti.ama yıllar sonra amansız bir hastalığa yakalandı.hissettiklerini sorduklarında verdiği cevap gerçekten tüyler ürperticiydi:"dünya birincisi olduğumda neden ben??diye sormadım,o yüzden şimdi de sormuyorum neden ben??diye..."müthişti gerçekten.her şey bizler için.unutmamak lazım her zorluğun bir kolaylığı olduğunu,her kapanan kapının ardından bir kapının açıldığını.eski zamanlarda bazı dini alimler mutlu oldukları zamanlarda azap içine düşerlermiş"Allahım artık beni sevmiyor musun?"diye ve kendilerini çilehanelere kapatırlarmış.21.yy da bundan bahsetmiyorum tabiki.ama geçer ya bu da geçer.gelecek güzel günleri harika anları merakla bekliyorum ve hepinizi çok seviyorum...

(yazım öncelikle fundişime armağan:)

25 Ocak 2010

nihayet...







yurdu etkisi altına alan soğuk hava nihayet karadeniz kıyılarını da kanatları altına aldı.kaç gündür süregelen soğuk hava bu sabaha karşı kendini gösterdi.harika görünüyor her yer.neden insana bu denli mutluluk verir ki bu görüntü ??büyüğünden küçüğüne kimse yaş baş dinlemeden kartopu atıyor.harika!her günümüz harika olsun dimi ama!

13 Ocak 2010

harika olmuşlar...







pazardan bir kesit olsa gerek...



şuna bak çamaşır asıyor hem de rüzgarda :))



bu da öğretmen zannımca benim gibi...




Anastassia Elias farklı bir sanat geliştirmiş.tuvalet kağıdı rulolarının içine yerleştirdiği kağıttan minyatürlerle harikalar yaratmış.sizce de öle değiller mi??

İranlı bir şair diyor ki: “AŞK’a uçarsan kanatların yanar...” Bu söze cevaben Mevlana Hazretleri diyor ki:“AŞK’a uçmadıktan sonra kanat neye yarar...” Ve Yunus Emre ekliyor:“AŞK'a vardıktan sonra kanadı kim arar...”

içim karardı ama benim :((

canım sıkkın blog.her şey üst üste mi ne!düzlük istedikçe daha bir karmaşıklaşıyor mu ne!verilen bütün sıkıntılar bize bir gün yarar mı ne!ben çözmeye çalıştıkça daha bir karmaşıklaşıyor mu ne!beyaz dedikçe kara mı duyuluyor ne!öle işte blog sıkkınım bugün.dua edilesim var.dua ediyorum kendi kendime ama bloggerlar da dua etsin mi istiyorum ne! :((

11 Ocak 2010

çiçeklerim geldiiii :))



sevgili fundacııııım(içimdeki yolculuk) beni ödüllendirmiş.canım benim :) çok teşekkür ederim.daha yeni görebildim.bloğumuza koyduk çiçekleri mis koksun inşallah her tarafımız,yaşamımıza güzellikler getirsin umarım.hakkımızda hayırlı olan güzellikleri istiyoruz nolur nasip et Allahım..çok öptüm fundişimm :)antalyama sevgiler gönderiyorum...

3 Ocak 2010

kar değil tuz bunlar!!!





konya-samsun yolunda ilerlerken haritadan baktığımızda tuz gölüne çok da uzak olmadığımızı fark ettik.asıl yolumuzdan çıkıp yaklaşık 20 kilometre içeriye girdikten sonra tuz gölünün kıyısına varmıştık.önceden hiç görmediğim için su azalmış ya da azalmamış diyemicem.ama bildiğimize göre eski yıllara nazaran oldukça su kaybetmiş tuz gölü.gölün kenarında bizi devasa tuz tepeleri karşıladı.çeşitli makineler yardımıyla elde edilen tuz teker teker yanaşan komyanların kasalarına yüklenip bu aşamadan sonra rafineye gidiyordu.rafine kısmına şahit olamadık.ama o bembeyaz görüntü gerçekten muhteşemdi.bizim sofrada kullandığımızın birkaç misli olan tuzun bu ilk hali gerçekten kar gibi duruyordu.tuzla yüklenip giden her kamyonun arkasından bakıp "acaba hangi evlere girecek?"diye düşünmeden edemiyor insan.yıllardır tuz gölünün tuzunu kullanıyoruz sofralarımızda.tuzsuz bir dünya ne kadar anlamsız ve tatsız olurdu mutlaka.tadınız,tuzunuz eksik olmasın canlar :))

çamurdan şahesere...


konyada bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde konyanın sille adlı ilçesini görme fırsatı da bulduk.küçücük bir ilçe olmasına rağmen evleriyle,kiliseleriyle gerçekten görülmeye değer.ilçede önceden yaşamış olan ermenilerin 7 kilisesi bulunmakta.genelde kiliselerin yıkılmış ya da tahrip edilmiş olduğunu görmüştüm şimdiye kadar.ama sillede durum böyle değil.hatta kilisenin bir tanesi yeni baştan restore ediliyordu biz gittiğimizde.gezerken bir çömlek atölyesi keşfettik.şimdiye kadar televizyonlarda görüp hayran kaldığım bir sanat dalını yerinde izlemek,canlı olarak yapım aşamasına dahil olmak gerçekten heyecan vericiydi.ustanın çamur parçasından(toprakları eskişehir,balıkesir gibi çeşitli illerden gelmiş) kısa sürede (yaklaşık olarak 2 dakika içinde)bardak,vazo gibi zor görünen ürünleri elde etmesi çok güzeldi.kolay gibi görünüyordu,sanki bir hamlede çıkıveriyordu bardaklar.bu aşamadan sonra çamurun kuruması beklenip 400 derecelik fırına veriliyordu yapılanlar.günümüzde pek kullanılmasalar da geçmiş yıllarda ne çok sofralarda bulunmuştur çömlekler.günün birinde mutlaka bir kurs bulup ben de öğrenmeliyim.harika bir deneyim olurdu gerçekten..

1 Ocak 2010

gelişine kurban olayım


çok şükür bitti gitti 2009 hayır bir kendimi biliyordum ama anacım herkes şikayetçiymiş 2009 dan.demek ki hiç kimseye iyi gelmedi.artık ters açı falan mı yaptı gezegenler bilmem.ama benim için ters geçen günlerim çok oldu.ama 2010 dan fazlasıyla umutluyum.yeni bir yıl yeni bir doğum demek aslında,yeni başlangıçlar.her türlü olumsuzluğu geride bıraktık.ohhh bitti gitti.hoşgeldin yeni yıl hoşgeldin 2010 seni şefkatle kucaklıyoruz :))iyi seneler...