27 Ocak 2010

hayat!hayırlı güzellikleri istiyorum senden...




geçen gece eşimle birlikte "secret" filmini izledik.hani şu herkesin elinde bir ara dolanıp durdu.okuması beni pek sarmasa da filmi gerçekten çok çok etkiliydi.insanların deneyimlerini anlatması,çekim yasasını hayatlarında kullanmaları ve bu sayede mucizelere ulaşmalarını onu ediyordu film.evet,bütün yasalar aslında aynı şeyi sözlüyor.çekim yasası kitapları da kuantum fiziği de islam dinimiz de hepsi hepsi aynı şeyden bahsediyor.POZİTİF OLMAK! "Allahın rahmetinden ümit kesmek en büyük günahlardan biridir"der hadislerden biri.hayat!acısıyla tatlısıyla işte karşımızda.önemli olan her şeyin insanlar için olduğunu unumamak.insan sıkıntılı anlarından ziyade feraha kavuştuğunda anlasa da bunu gerçekten böyle yaşamak lazım aslında.bir tenis şampiyonu hatırlıyorum.bütün turnuvaları kazanıp dünya şampiyonluğunu elde etmişti.ama yıllar sonra amansız bir hastalığa yakalandı.hissettiklerini sorduklarında verdiği cevap gerçekten tüyler ürperticiydi:"dünya birincisi olduğumda neden ben??diye sormadım,o yüzden şimdi de sormuyorum neden ben??diye..."müthişti gerçekten.her şey bizler için.unutmamak lazım her zorluğun bir kolaylığı olduğunu,her kapanan kapının ardından bir kapının açıldığını.eski zamanlarda bazı dini alimler mutlu oldukları zamanlarda azap içine düşerlermiş"Allahım artık beni sevmiyor musun?"diye ve kendilerini çilehanelere kapatırlarmış.21.yy da bundan bahsetmiyorum tabiki.ama geçer ya bu da geçer.gelecek güzel günleri harika anları merakla bekliyorum ve hepinizi çok seviyorum...

(yazım öncelikle fundişime armağan:)

25 Ocak 2010

nihayet...







yurdu etkisi altına alan soğuk hava nihayet karadeniz kıyılarını da kanatları altına aldı.kaç gündür süregelen soğuk hava bu sabaha karşı kendini gösterdi.harika görünüyor her yer.neden insana bu denli mutluluk verir ki bu görüntü ??büyüğünden küçüğüne kimse yaş baş dinlemeden kartopu atıyor.harika!her günümüz harika olsun dimi ama!

13 Ocak 2010

harika olmuşlar...







pazardan bir kesit olsa gerek...



şuna bak çamaşır asıyor hem de rüzgarda :))



bu da öğretmen zannımca benim gibi...




Anastassia Elias farklı bir sanat geliştirmiş.tuvalet kağıdı rulolarının içine yerleştirdiği kağıttan minyatürlerle harikalar yaratmış.sizce de öle değiller mi??

İranlı bir şair diyor ki: “AŞK’a uçarsan kanatların yanar...” Bu söze cevaben Mevlana Hazretleri diyor ki:“AŞK’a uçmadıktan sonra kanat neye yarar...” Ve Yunus Emre ekliyor:“AŞK'a vardıktan sonra kanadı kim arar...”

içim karardı ama benim :((

canım sıkkın blog.her şey üst üste mi ne!düzlük istedikçe daha bir karmaşıklaşıyor mu ne!verilen bütün sıkıntılar bize bir gün yarar mı ne!ben çözmeye çalıştıkça daha bir karmaşıklaşıyor mu ne!beyaz dedikçe kara mı duyuluyor ne!öle işte blog sıkkınım bugün.dua edilesim var.dua ediyorum kendi kendime ama bloggerlar da dua etsin mi istiyorum ne! :((

11 Ocak 2010

çiçeklerim geldiiii :))



sevgili fundacııııım(içimdeki yolculuk) beni ödüllendirmiş.canım benim :) çok teşekkür ederim.daha yeni görebildim.bloğumuza koyduk çiçekleri mis koksun inşallah her tarafımız,yaşamımıza güzellikler getirsin umarım.hakkımızda hayırlı olan güzellikleri istiyoruz nolur nasip et Allahım..çok öptüm fundişimm :)antalyama sevgiler gönderiyorum...

3 Ocak 2010

kar değil tuz bunlar!!!





konya-samsun yolunda ilerlerken haritadan baktığımızda tuz gölüne çok da uzak olmadığımızı fark ettik.asıl yolumuzdan çıkıp yaklaşık 20 kilometre içeriye girdikten sonra tuz gölünün kıyısına varmıştık.önceden hiç görmediğim için su azalmış ya da azalmamış diyemicem.ama bildiğimize göre eski yıllara nazaran oldukça su kaybetmiş tuz gölü.gölün kenarında bizi devasa tuz tepeleri karşıladı.çeşitli makineler yardımıyla elde edilen tuz teker teker yanaşan komyanların kasalarına yüklenip bu aşamadan sonra rafineye gidiyordu.rafine kısmına şahit olamadık.ama o bembeyaz görüntü gerçekten muhteşemdi.bizim sofrada kullandığımızın birkaç misli olan tuzun bu ilk hali gerçekten kar gibi duruyordu.tuzla yüklenip giden her kamyonun arkasından bakıp "acaba hangi evlere girecek?"diye düşünmeden edemiyor insan.yıllardır tuz gölünün tuzunu kullanıyoruz sofralarımızda.tuzsuz bir dünya ne kadar anlamsız ve tatsız olurdu mutlaka.tadınız,tuzunuz eksik olmasın canlar :))

çamurdan şahesere...


konyada bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde konyanın sille adlı ilçesini görme fırsatı da bulduk.küçücük bir ilçe olmasına rağmen evleriyle,kiliseleriyle gerçekten görülmeye değer.ilçede önceden yaşamış olan ermenilerin 7 kilisesi bulunmakta.genelde kiliselerin yıkılmış ya da tahrip edilmiş olduğunu görmüştüm şimdiye kadar.ama sillede durum böyle değil.hatta kilisenin bir tanesi yeni baştan restore ediliyordu biz gittiğimizde.gezerken bir çömlek atölyesi keşfettik.şimdiye kadar televizyonlarda görüp hayran kaldığım bir sanat dalını yerinde izlemek,canlı olarak yapım aşamasına dahil olmak gerçekten heyecan vericiydi.ustanın çamur parçasından(toprakları eskişehir,balıkesir gibi çeşitli illerden gelmiş) kısa sürede (yaklaşık olarak 2 dakika içinde)bardak,vazo gibi zor görünen ürünleri elde etmesi çok güzeldi.kolay gibi görünüyordu,sanki bir hamlede çıkıveriyordu bardaklar.bu aşamadan sonra çamurun kuruması beklenip 400 derecelik fırına veriliyordu yapılanlar.günümüzde pek kullanılmasalar da geçmiş yıllarda ne çok sofralarda bulunmuştur çömlekler.günün birinde mutlaka bir kurs bulup ben de öğrenmeliyim.harika bir deneyim olurdu gerçekten..

1 Ocak 2010

gelişine kurban olayım


çok şükür bitti gitti 2009 hayır bir kendimi biliyordum ama anacım herkes şikayetçiymiş 2009 dan.demek ki hiç kimseye iyi gelmedi.artık ters açı falan mı yaptı gezegenler bilmem.ama benim için ters geçen günlerim çok oldu.ama 2010 dan fazlasıyla umutluyum.yeni bir yıl yeni bir doğum demek aslında,yeni başlangıçlar.her türlü olumsuzluğu geride bıraktık.ohhh bitti gitti.hoşgeldin yeni yıl hoşgeldin 2010 seni şefkatle kucaklıyoruz :))iyi seneler...