21 Kasım 2008

Mustafa Filmi Hakkında

Evet Can Dündar doğruları filme aktarmış olabilir, evet Atatürkün insani yönlerini doğru bir şekilde sunmuş olabilir, zaaflarını, korkularını, hayatının bilinmeyen yönlerini bize göstermiştir, doğrudur. Fakat neden? Atatürkü daha çok sevmemiz için mi? Sadece gerçekleri yansıtmak için mi? Bence hiçbiri değil..Gerçekleri yansıtmış olmak ne zamandan beri bir sinema filminin hedefine ulaşmasını sağlayan faktör oldu.Gerçekleri yansıtmak nedir ki? .Tabii ki kim olursa olsun her insanın zaafları vardır. Ama bu gerçeği anlamakta zorlanacacağımız bir çağda yaşamıyoruz sanırım, en azından umarım.Yani heralde Atatürkü insan üstü bir varlık gibi görecek pek kimse yoktur.Bize böyle anlatıldığını söyleyenlere gülüyorum.
Filmin sorunu bence şu; iki farklı durum var ortada, birincisi bir kahramanlık destanının kahramanı olan insanın bunu nasıl başardığını anlatmak, ikincisi ise bu kahramanın bu işleri yaparken özel hayatında yaşadıkları.Film bu iki hayat arasında gidip geliyor.ama o kadar fütursuzca oluyor ki bu, insanlar tam kurtuluş savaşından bahsedilen, tarih kitaplarında yazan kahramanlık öykülerinin görselliğini ve anlatımını perdede ararken, konu bir anda Atatürkün tabii ki insani duygularla ve biraz yanlızlık ve çaresizlik kokan sevgilisine yazdığı mektuba dönüyor.Evet bu olmuştur.Savaş devam ederken Atatürk bunları yapmıştır.evet çok içki ve sigara içmiştir, karanlıktan korkuyordur, sığır sürüsünü isyancıların ordusu sanmıştır.Bu gerçek hayatta olmuştur.Ama sorun şu; maalesef benim güzel ülkemde hala o zamanları yani savaş yıllarını anlatan, bu mücadelenin nasıl kazanıldığını anlatan, hakkıyla yapılmış bir film olmadı.Olsaydı, insanlar(yani filmi eleştirenler aslında) Atatürkü bu filmde de bu yönüyle görmüş olduk diyebilirierdi.Filmin beklentisi belki bu cümle.Ama hayır.Asıl anlatılması gereken (perdede) daha anlatılmadı. İnsanlar bunu bekliyordu perdeden.Atatürkün zekasını görmek istiyordu.Ama film(Can dündar) neyi anlatması gerektiğine karar verememişti, arada kalmıştı.Filmin problemi buydu.
Katılmadığım başka bir konu da şu; filmin Can Dündarın gözüyle Atatürk anlatımı olduğu.Böyle söylenmesinin daha doğru olacağı.Eğer böyle bir açıklamayla eleştirilere cevap verilirse, Atatürk karşıtı olan ve Atatürkün filmin içinde de geçen bazı konuşmalarını(özellikle din ile ilgili olanlar) baz alarak yapacakları yapıtlara cevap hakkımız ortadan kalkar. Onun gözüyle Atatürk deyip geçebilecek miyiz? Bunları Atatürk söylemiştir, gerçektir, o zaman yer almalıdır yayınlanmalıdır diyebilecek miyiz?Sadece bu konunun üzerinde durulması bizi rahatsız etmeyecek mi? Unutmayalım ki bu bir tarih filmi.Tarihi anlatıyorsan tabii ki yoruma yer olmaz, ama sonuçta 2 saatlik bir film yapıyorsun ve olan herşeyi koyamayacağından seçim yapmak zorunda kalıyorsun.İşte bu seçim YoRuMdur!!!
(Eşim Fatih Aksoy'dan alıntıdır.)

1 Kasım 2008

bak ya şu hatunlara!

çok yakın bir aile dostumuzla konuşmuştuk bu konuyu:kızlara küçükten beri anlatılan masallar temasını.kızlara yani daha doğru tabirle bayanlara küçük yaşlardan itibaren erkek egemenliğinin empoze edilmesi konusu...anlatılan masallara baktığımızda genelde bir bayan ve beklenilen beyaz atlı prens hep başrollerde.örneğin pamuk prenses.hiçbir iş yapamayan, bütün işlerini yedi tane erkek cücenin yaptığı bir bayan profili.sabahtan akşama kadar öyle yatıyor(aslında bir nebze mutluyum erkeklerin çalışmasından masalın başlarında) ama sonra noluyor haydiii beyaz atlı bir prens gelip hayata döndürüyor tekrar pamuk mudur keten midir prensesimizi.be kadın! bu yaşa gelmişsin kocaman olmuşsun bir organize etsene şu cüceleri ne gerek var elalemin prensine!diğer bir hatuna bakıyoruz:rapunzel!hani şu babası tarafından kuleye hapsedilmiş şahıs.e be kızım e be kızım!sen uzattın madem o kadar saçlarını neden adamı yukarı çekiyorsun kesip bağlasana bir yere,kendin insene aşağı.yok illa malum erkek gelecek diye bekle!daha bitmedi diğer bir abla da neydi onun adı yaa hah külkedisi.abla tamam haklı üvey anne,kardeşler falan psikoloji bozuk.bütün işleri yapıyorsun temizlik,dikiş,ocağı yakmalar falan.e be kızım madem bu kadar beceriklisin.gitsene dışarıya gündeliğe.masaldaki saraya gitsen haftada bir, zaten köşesin!ama yok!illa prens gelecek.masaldaki imaj da şu:kısa yoldan direk sonuca ulaşmak.yani ne uğraşıcak kızımız sarayın veliahtını ayarladın mı zaten olay bitmiştir :) neyse işte bize küçüklükten beri anlatılan masallar ve ana fikirleri böyle.güzel bir bayan ve illa beklenen bir erkek!aslında bunların hepsinin batı masalları olduğunu düşünürsek çok da kızmamak lazım.türk masalları ve destanlarımızda ise her daim güçlü kadınlar,at tepesinde,elinde silah hatunlar...işte kadının gücü durumu yani..neyse gecenin bu vakti beylerin çok da sinirlerini zıplatmadan çekiliyorum aradan.gökten düşen üç elma misali...siz düşünün biraz...

7 Ekim 2008

söylenecek bir şey yok bu dizelere...

“yarından sonra"

Şimdi yaşamalıyım seni
Yarından sonra çok geç
Erteleme, iteleme, öteleme beni
Şimdi tutmalıyım ellerini
Neden diye sorma
Anlaman için çok geç
Hayat pulları kırmadan
Ve içimden, sürekli, durmadan
Şimdi söylemeliyim sevdiğimi
Yarından sonra çok geç

İnsanoğlu ne tuhaf bak
Kimi yarın için yaşar…
Yelkovanla yarışan,
Sinsi bir akrep gibi…
Kimi pişman bugünden
Kalbi geçmişe saplı,
Kanadı paslı çelikten,
Köhne bir bıçak gibi…

Beklemekse ihanet
Hem zamana ihanet
Hem de kalbe ihanet
Giden gider gelmezse
İşte budur felaket
İşte budur kıyamet

Dile gelmemiş her aşk çünkü
Kalbinde hiç çizilmemiş
İkiz bir kenar bırakır
Oysa iki ismi var sevdanın
Biri senin adınsa
Diğeri benim adım
Yarından sonra çok geç
Ya söyledin, söyledin
Ya yakaladın, yakaladın

Yiğit Güralp
(şiir www.doludizginyıllar.com'dan alıntıdır)

2 Ekim 2008

şeker tadında bayramlar...

ramazanın o huzur içinde geçen günlerini bayram günleriyle sonlandırdık.30 gün oruç tutamamış olsam da tuttuğum günlerden alışkanlık kaldı bende.uzandığım her yiyecekte "acaba oruçlu muyum?" sorusu geliyor aklıma hala :) geçer herhalde.vee bayram! öpülen eller,yapılan ziyaretler ile bir bayramı daha şu dakikalarda sonlandırdık.bayram günleri ülkemizde gelenekten ziyade tatille özdeşleştiği için bayram demek tatil demekti tabiki.uzuun bir aradan sonra çalışmaya başlayan biri olarak hiç hoşuma gitmedi tabiki bu tatil.zaten yorgun değildim ki!neyse öyle böyle geldi geçti tatil bile.umarım herkes için iyi geçmiştir ve belki hala geçiyordur.bayram dönüşü evlerine dönen sürücülere son sözüm: lütfen dikkatli olun.her şeyin başı sağlık,her şeyin başı can!lütfen geç kalın ama sağsalim varın.pazar-ptesi günü ana haberlerde yaralı-ölü istatistikleri vermesinler artık.lütfen dikkat edin!son olarak canım gülüm balım "çilekli pastam"ın sitesinden onun izniyle arakladığım bir testle baş başa bırakıyorum sizleri.gerçekten çok eğlenceli mutlaka deneyin...sağlıkla,huzurla,başarıyla ama önemlisi aşk la kalın... Tıklayın

25 Eylül 2008

ziller yeniden çalıyor...

arkamdan kayıplara karıştı diyenler olmuş.yok buralardayım ama bu haftalar farklı telaşlar içindeyim.ee malum okullar açıldı ben de bir türk dili edebiyatı öğretmeni olarak okuluma ve öğrencilerime kavuştum.o yüzden sesim çıkmıyordu.ama bu sessizlik kesinlikle ve kesinlikle keyifsizlikle alakalı değil.aksine çok keyifli günler yaşıyorum.hatta okuldaki öğretmen arkadaşlarım sessiz bir insan olabileceğimi hayal bile edemiyorlar.keza ben sürekli konuşma ve koşturma içindeyim okulda.yeni bir kadro,yeni öğrenciler hatta yeni müfredat konuları bile keyif veriyor :) çok şükür yani iyiyim...hafta içi her gün okulumla birlikte olup hafta sonları da gezme,tozma vb işlerle ilglieniyorum :) şimdilik son durumlardan haberdar olun istedim.öyle edebi yazılar yazamıcak kadar yorgunum şu an.sadece bilgisayarımdan yükselen "Elveda Rumeli" nin dizi müziklerine bıraktım kendimi.ısrarla ve şiddetle albümün temin edilmesi önerilir.özellikle albümün 3.şarkısı "bozdoğan" ve 4.şarkısı "jarnana" adlı parçası üstünüzdeki sıkıntı ve yorgunluğu alacak inanın bana...keyifler diliyorum kocaman..buralardayım yani kaybolmadık :) takipteyiz...

9 Eylül 2008

benim aklıma gelenler bu kadar eklerseniz yayınlarım...


üzülüp ağlamak yerine gezelim
daha çok et yemek yerine daha çok sebze yiyelim
daha çok tv izlemek yerine daha çok okuyalım
her zaman anlatmak yerine biraz da biz dinleyelim
isyan etmek yerine kabullenelim
merak etmek yerine deneyelim
saklamak yerine söyleyelim
ertelemek yerine şimdi çözelim
ağlatmak yerine güldürelim
oturmak yerine yürüyelim
daha çok kola yerine daha çok su içelim
kendimizi ihmal etmek yerine daha çok önemseyelim
hayatı ıskalamak yerine tam ortasına girelim
hep siyah beyaz yerine başka renkleri de önemseyelim

değiştirdim yine....

evettt yine değiştirdim napalım değişiklik lazım hayata dedik bari sözümüzde duralım.iftara birkaç saat kala nette vakit geçiriyorum görüldüğü gibi.insan ramazan ayında sabrı daha bir benimsiyor daha bir anlıyor.hayatta da böyle aslında.bir şeylerden mahrum kalıyoruz istemeden de olsa ama sonra güzel olaylar demek istediğim mutlaka güzel bir iftar sofrası bizi bekliyor.bir sürü örneğini görüyoruz hayatta.insan bunalıyor,sıkılıyor,her şey üst üste geliyor resmen."bu kadarı fazla" dediğiniz anda başka bir sorun kıs kıs gülüyor köşe başından bize doğru yol almaya başlıyor bile.oluyor böyle zamanlar.ama inanın hiçbir acı sonsuza dek sürmüyor.başa gelen her şeyin bir sebebi var.mutlaka bir nedeni var başımıza gelmesinin.o yüzden her şeyin hayırlısını gönderiyorum size.her gecenin mutlaka bir sabahı vardır.benim hala umudum var size de kocaman kocaman umutlar gönderiyorum yakalayın bir de bu şarkıyı şarkıya da klibe de hastayım :)
not: bana şu kelimelerin içine linkler saklamayı öğreten çilekli pastamı da öpüyorum en güzel yerlerinden :)

8 Eylül 2008

huzur diliyorum herkeslere...

özledik birbirimizi dimi?ne zamandır yazmıyordum yazamıyordum demek daha doğru.kendimle fazla haşır neşir oldum ve yazamadım bir türlü.iyiyim ama çok şükür.üstümdeki kara kara bulutlar dağıldı gibi biraz.dinleniyorum,geziyorum,eski arkadaşlarımla görüşüyorum.çok iyi geldi hepsi çok şükür.bu arada tabi ramazan a girmiş bulunuyoruz.Yüce Rabbim herkese hayırlı etsin şu günleri.insan huzur doluyor bu ayda.daha bir sakiniz daha bir huzurluyuz sanki.huzurumuz daim olsun inşallah bugünler geri gelmiyor geçirdiğimiz hiçbir günün telafisi yok.bugün günlerden 8 eylül 2008 ve bir daha böyle bir gün yaşanmayacak.o yüzden lütfen sakin olalım mutlu olalım her şeyi oluruna bırakalım olmaz mı?ben öyle yaptım çok da iyi geldi tavsiye ederim sevgiler ve hayırlı ramazanlar...zamanın bizi beklemediğiyle ilgili bir de şarkı gönderiyorum size afiyetle dinleyin.. zaman beklemiyor....

6 Ağustos 2008

sadece bir kere! değerlendirmesini bilene..

Bir fizik dersidir hayat
Ne vakit yolunu zamana bölsen
Sana daima hızını verir
Kimse zaman vermez oysa
Sen ne kadar hızlı gidersen git
Hayat sana hep yavaş gelir

Ne kadar yaşasan acemisin
Ne kadar koşsan yavaş
İyiyi ve kötüyü peki
Söyle kim bilebilir

Oysa bozuk saat bile
Günde en az iki kere
Hiç tereddüt etmeden
Sana doğruyu gösterir

Ve ne tuhaf ki hayata
Her gelen insan gibi
Gençlik de şu başa
Yalnızca bir kere gelir


Yiğit GÜRALP

belki...

bir an kapasam gözlerimi..her şey güzel olsa artık tam gözümüzü açtığımızda bir kutlamada bulsak kendimizi herkes bize gülümsese..."evet şu an senden mutlusu yok" dese biz de aynen öyle hissetsek.şu içimizdeki boşluk duygusu dolsa..hayata yeniden ve bu kez daha farklı bir yerden baksak..silsek her şeyi bütün kötü anıları.."her şey geçti bak" dese biri."bak sen bu kadar üzüldün ağladın ama geçti artık" dese yalan söylese kandırsa bir kere...şu ordan oraya atarak kendini çarpan kalbim dinlense biraz.bir liman bulsak,gitsek ve bir daha hiç gelmesek bu şehre...artık şu yazıları yazarken ağlamasam...çok karanlık bugünlerde bu yazıyı da siyah yapsam kapatsak her şeyi...