12 Eylül 2009

başka söze gerek yok...

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENiN !
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. İki ucu keskin bıçaktır bu işin... Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman... Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak İçin uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zaman ki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun Unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana... Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası... Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asıl olan yürektir. "Yürek sesi ne?" bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu... Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Nazım Hikmet RAN

15 Ağustos 2009

özlemişim beaa...

aman aman ne çok olmuş yazmayalı.evdeki bilgisayarın internet problemi yüzünden uzak kaldım bloglardan.aslında işlerin yoğunluğu da vardı aslında.geçen hafta itibariyle son görümcemi de evermiş bulunuyoruz.vatana millete hayırlı olsun.bu evdeki dostum,arkadaşım,sırdaşımı kaybettim ama olsun.o mutlu olsun yeter.işte böyle kına gecesi,kuaför,gelinlik,düğün derken resmen bir maratondan çıktık sanki.yeni evli çiftimiz balayına gittiğinde biz de resmen eve serildik,çok yorgunluk olmuş gerçekten ister istemez.düğünler hep böyle,karmaşa,paldır küldür,bir acele...ne gelin damat,ne de aileleri bir şey anlamıyor.şöyle rahat rahat bir düğün yapılamıyor ülkemizde.şimdilerde etamine merak saldım.şimdi bu satırlarımı okuyanlar "oooo sen de amma geç kalmışsın" diyebilirler.haklısınız,bloglarda etamin furyası başlayıp biteli çok oldu.ama napalım ben modayı biraz geriden takip ediyorum.eskilerde olsa kimbilir nereden model bulurduk,ama şimdi internette muhteşem modeller var.ben de onları tek tek indirip aralarından seçip başladım bir tanesine.şimdilik kolay olsun diye havlu kenarı yapıyorum.biraz ilerleyince fotoğrafını çekerim.sizin de ilginç modelleriniz varsa iletirsiniz sevinirim.bir de boğazımla uğraşıyorum.iki gündür yutkunurken acıyor.ballı zencefil yutuyorum.o çok iyi geliyor.kimileri kaynar suya;bal,zencefil,limon suyuyla bir karışım hazırlıyorlarmış.ondan da çok bahsetmişler.o da aklınızda olsun.neyse şekerler uzun sürenin üstüne merhaba demek istedim.artık daha sık yazıcam sööööööözzzzz...:)

11 Temmuz 2009

şehzadeler şehrindeydik...







neresi burası diye soranları duyar gibiyim ama birçoğunuz da biliyorsunuzdur.elmanın başkenti AMASYA daydık.pazartesi günü itibariyle Antalyadan gelen arkadaşlarımızın gezi planına ucundan biz de dahil olduk.ilk önce beraber ünye,fatsa,ordu yaptıktan sonra ver elini amasya.gitmeden önce amasyayla ilgili pek bir beklentim yoktu.en nihayetinde iç anadoluda bir şehir.ne olabilir ki diye bencilce bir düşüncem vardı açıkçası.dağları,tepeleri aşıp geldiğimiz şehir,iki dağın arasında nazlıca akan yeşilırmağın kenarına kurulmuştu.samsun-çarşambadayım bildiğiniz gibi.bizim evin önünden de akan yeşilırmak,3 saat yol gelmemize rağmen işte yine karşımızdaydı.dağın tepesinde bulunan kale surlarının ve kral kaya mezarlarının aydınlatılmasıyla şehir gerçekten çok güzel görünüyordu.ırmağın kenarına yapılmış yalı evleriyle görüntü muhteşemdi.osmanlı devletinin başına geçmesi düşünülen padişahların her bakımdan dağlarla doğal güvende olduğu bu kente eğitim için gönderilmesi bu kenti adeta müzeye çevirmiş.Yıldırım Bayezid,Fatih Sultan Mehmet,II Murat Han,Çelebi Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim,vb daha birçok önemli şahsiyet bu topraklarda doğmu,eğitim görmüş.amasyada aldıkları eğitimden sonra tahta çıkmışlar.birçok cami,medrese,konak,bimarhane,çeşmeler...her bir köşeden tarih çıktı karşımıza.şu ana kadar gördüğüm en zengin müzelerden birine sahip amasya.el yazması kuranlar,el işi kıyafetler,türlü türlü altın-gümüş paralar,silahlar,...saymakla bitmez.müzenin yan tarafında bulunan mumya bölümünde ise mumyalanmış ve neredeyse hiç bozulmamış olan tarihi şahsiyetler gördük.şehrin tarihi yapısının yanında bununla bağlantılı olarak birçok kurs ilanı gördük.tezhip,ebru,hat,..vb birçok alanda kurslar mevcut.camilerde o huzurlu havayı içinize çekip,akşam olunca da yeşilırmağa dalıp giderken birçok mekanda fasıl dinleme imkanına sahipsiniz.aslında o kadar çok şey var ki anlatılacak,gitmek görmek lazım.ben size ancak bir iki fotoğraf gösterebiliyorum.güzel ülkemizde daha nice şehirler var gezilip görülecek.amasya da hayran kaldığım şehirler arasına girdi bile.siz de hiç ihmal etmeyin gezmeyi elden geldiğince.ne tarihler yazılmış bu topraklarda,gitmek görmek hissetmek lazım...


2 Temmuz 2009

sabır..ne zor şeymişsin sen öyle!

yorgunluk.hissettiğim tek duygu bu son günlerde.aylar süren bir çalışma maratonundan sonra dinlenmek istiyorum.ama yaşanılanlarla ilgili en çok da beynim yoruldu.vücut yorgunluğu bir yere kadar.uyuyup dinlenince geçip gidiyor.ama kafa yorgunluğu öle değil.yoga öğrenmek istiyorum.sevgili moonish yoga yaptığından ve çok mutlu olduğundan bahsetmiş postlarında.ben de öğrenmek istiyorum.şu kafamın yorgunluğundan,ağırlığından kurtulmak istiyorum.ne şekilde olursa olsun.mutlaka dinlenmek istiyorum.her birimiz geçiyoruz hem maddi hem de manevi sınavlardan.sabrımız ölçülüyor belki bu şekilde buna inanıyorum.ama son günlerde zaman zaman sabrımın kalmadığını hisseder oldum.artık her şey güzel olsun lütfen...

30 Haziran 2009

maalesef...

her şey yolunda diyemicem sevgili blog okuru.son yazı kpss ile ilgiliydi biliyorsun.ama gel gör ki ne emekler ne derslerle geçen 4-5 aylık dönem resmen ellerimden kayıp gitti.sınava girenler bilirler.gayet zordu.öncesinde resmen bitirmediğim soru bankası kalmadı.ama kelimenin tam anlamıyla ters köşe yaptılar.1 boş veya 1 yanlışla bitirdiğim bütün o vatandaşlık denemelerinden sonra sınavda gördüğüm o sorular benim şoka girmeme neden oldu.zaten saniyelerle yarıştığımız sabah oturumu resmen son dakikaya kadar çabalamayla geçti.elimden geleni yaptım evet.ama daha iyisini yapabilirdim diye düşünüyorum.sınavın zor oluşu ve o an çevrendeki herkesin soruları şakır şakır çözüyor izlenimi uyandırıyor insanda.işte o panik haliyle bedene yansıyor ve işte beklenen son:sınavın sabah oturumu gayet kötüydü.11.30 dan 14.30 a kadar sabahki oturumun şokundan kurtarmaya çalıştım kendimi.bir iki toparlandım ve öle girdim 2.oturuma.bu ise biraz daha normaldi sanki ya da bana öle geldi sabahki şoktan sonra.işte böyle sevgili blog okuru.sınavım iyi geçti cümlelerini hayal ederken ben neler yazdım sana dimi?ama olsun her şeyin hayırlısı olsun.sonuçlar açıklansın bakalım.neler olmuş neler olmamış.bekleyip görücez.o yüzden pek tadım tuzum yok.kusura bakma...

26 Haziran 2009

SON DÜZLÜK






sınav günü geldi çattı sonunda.herkes aylardır çalışıyor.yarın sabah ve öğle itibariyle herkes emeğinin karşılığını alacak.içimde bir boşluk...hala bir iki sayfa karıştırıyorum elimde değil.aylardır kitaplarla bir aradayız.ayrılık zor olucak :) hepsi birbirine mi karıştı nedir!ama yok..uzmanlar bile bu duygunun normal olduğunu,sınav zamanı insan beyninden bir kapak açılıp bilgilerin sınav kağıdına aktığını söylemişler.umarım benimkinde bir tıkanıklık olmaz :) lavabo aç falan mı götürsem :P bütün hazırlıklar tamam gibi.yine bir gözden geçirelim:

  • dersle ilgili elimden geleni yaptım.

  • ee dua organizasyonu da tamam.dua okuyacak kişiler de tamam.

  • duanın yanında enerji gönderen grup da tamam :)

  • okunmuş şeker tamam :)

  • okunmuş su birazdan gelecek kayınvalidem hatime gitti :) listemdeki her şey tamam olsa da en önemlisi siz..görmediğim ama derdimi,üzüntümü,sevincimi paylaştığım siz bloggerlar.doğum günümde nerelerden bana hediyeler ulaştırdınız.çok mutlu ettiniz beni.yarın da unutmayın beni emi?çok öpüyorum sizleri.inşallah bir dahaki postu sınavım iyi geçti diye yazarım.inanıyorum...


22 Haziran 2009

maskelerin değişimi...


aslında sayfayı açarken başka bir şeyler yazmak istiyordum.ama önceki yazılarımdan birine gelen bir yorum beni düşünmeye itti.farklı insanlarız,bambaşka varlıklarız.bir arada yaşamanın getirdikleri zorluklarla beraber biz de dediği gibi maskelenmeye başlıyoruz.maskelenmek çok da yanlış bir şey değil.belki de bir arada yaşamanın zorunluluğu.ama önemli olan bunu doğru bir şekilde kullanmak.savunma mekanizmaları vardır mesela psikolojide.bunların birini ya da birkaçını kullanıyor olmak çok sağlıksız bir durum değildir.yanlış olan bunları yaşamımızdan çıkaramayacağımız bir şekilde sürekli halde kullanmak.işte maske de böyle bir şey.tabi ki sade,olduğu gibi yaşamak görünmek en iyisi ama zaman zaman maskelenmek kaçınılmaz olabiliyor.yaşamın getirdiği zorluklar kimi zaman bizim için bir fırsat olabiliyor.neyse şimdilik diceklerim budur,sözlerime mailime gelen bir fıkrayla son veriyorum.öpüldünüz...

Amerika'da bir süpermarkette, müşteri yarım kivi satın almak istiyor.Tezgahtar bunun mümkün olmadığını söylüyor. Kavga çıkıyor.Tezgahtar koşarak müdüre çıkıyor:- "Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor "der demez şöyle bir arkasına dönünce ne görsün !!Müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor...Tezgahtar hemen müşteriyi işaret ediyor:- "Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim..."Müdür durumu anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar.Müdür bir saat sonra tezgahtarı çağırtıyor:- ! "Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?"- "Brezilya'lıyım efendim..."- "Amerika'ya niye geldin?"- "Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe, ya da futbolcu oluyor..."- "Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı...!!!"- "Yaa öyle mi, acaba karınız hangi takımda futbol oynuyor???

17 Haziran 2009

fırıtına sonrası yorgunluk...

sınava az bir kala...her şey şöyle bir oynadı yerinden.çok kızdık,çok bağırdık,çok kırdık birbirimizi.neden??cevabı bile yok aslında.karşılıklı sabrımızı denedik resmen.çok gerekliymiş gibi.ne güneşli günlerdi oysaki geçen haftalar.bir reklam vardı ne reklamıydı hatırlamıyorum,ama şöyle bir sloganı vardı:evdeki huzur zenginlik budur! diye.bizim bu ara pek bir kaçtı ama düzeliceğini umuyoruz.bunun için elimizden geleni yapıcaz.kesin olmalı ama.bu sefer günü kurtarmak için olmamalı.problemi yakalayıp onu yok etmeli.en azından böyle büyük ir karar verdik.her şey daha sakin daha ılımlı daha pozitif olacak...

8 Haziran 2009

KAPESESE :)

kpss çalışmaları son sürat devam ediyor.günde bazen 500 soruyu bulduğum oluyor.öss ye bu kadar çalışsaydım herhalde daha yüksek bir yerde okurdum.neyse her şeyin hayırlısı.her gün girip bakınıyorum sizleri okuyorum,biraz kafam dağılıyor.az önce yaptığım bir matematik denemesinden 25 netim var çok çok çok mutlu oldum.inşallah güzel Allahım bildiğim yerlerden çıkar sınavda da.dua edin hepinizi öpüyorum...

4 Haziran 2009

türkiyenin en kuzey noktası...



hepinize o değerli yorumlarınızdan ötürü çok ama çok teşekkür ederim.bana ulaşan kartlar için de teşekkürler.antalya adresine kartlarınız ulaştı,annemden aldım haberleri :)ben samsundayım malum,sınava hazırlanıyorum.mesajlarınızı şimdi görebildim.çünkü doğum günü bahanesiyle sinop'a kaçtık :) harika bir 5 gün geçirdik.ben görmemiştim sinop'u.çok beğendim.antalyalı biri olarak ilçelerden alanyaya çok benzettim.şehre girerken yolun sağında ve solunda deniz görünüyor.sağa baksan deniz sola baksan yine deniz :)çünkü bir buruna doğru ilerliyorsunuz.şehir de kısmen o burna kurulmuş zaten.ama burun haritada görünen inceburun değil.ilk önce ben de orası sanmıştım.ama ince burun denilen yere gitmek için arabayla yarım saat gitmek gerekiyor.ama orası da ayrı bir muhteşem.türkiyenin en kuzey noktası,resimde görünen osmanlı zamanından kalma bir deniz feneri ve uçsuz bucaksız bir deniz.tatilim harikaydı.sinop'un içi de çok güzel.denizin dibine kurulmuş minik bir şehir,saygılı yardımsever insanlar,iskeleden balık tutan erkekler,bayanlar,...her şey çok güzeldi.ayrıca atv de yayınlanan 'parmaklıklar ardında'adlı dizi çekimleri de sinop eski cezaevinde sürüyor.cezaevinin bakımsız olması bizi çok şaşırttı.her yer döküntü,pislik içindeydi.sinop gerçekten inanılmaz tarih kalıntıları olan bir şehir.ama yıpranma,bakımsızlık elde olan değerleri de yok etmiş ve etmekte.en kısa sürede inşallah korumaya alınır da bu değerler tamamen yok olmaz.neyse fıstıklar ben şimdilik kaçıyorum ve hepinizi bol bol öpüyorum...